Haber

Yarbay Ali Tatar Vefatının 13. Yıldönümünde Kabri Başında Anıldı

Haber: SERCAN IKE – Kameraman: ÜNAL AYDIN

FETÖ’nün komplo soruşturması kapsamında çıkarılan ikinci tutuklama kararının ardından yaşamına son veren Yarbay Ali Tatar, ölümünün 13’üncü yılında kabri başında anıldı. Ali Tatar’ın eşi Nilüfer Tatar, “Bu ülkenin bize borcu var, adalet yerini bulana kadar bu borç kapanmaz” dedi. Emekli Koramiral Atilla Kezek, “Yarbay Ali Tatar, kurumu tarafından sahipsiz, komplocu avukatların eline bırakıldı” dedi.

5 Aralık 2009’da FETÖ’ye kumpas soruşturması kapsamında tutuklanan ve 10 gün sonra serbest bırakılan Yarbay Ali Tatar hakkında yeniden tutuklama kararı verildi. Bunun üzerine Tatar, bir veda mektubu yazdıktan sonra intihar etti.

Ali Tatar, ölümünün 13. yılında bugün Ankara Karşıyaka’daki kabri başında ailesi ve sevenleri tarafından anıldı. Tatar’ın ağabeyi Ahmet Tatar, ağabeyinin mezarı başında açıklama yaptı. AhmetTatar dedi ki:

“Unutmak ve hatırlamak, insanın en değerli savunma içgüdülerinden biridir. Bazen hayatın acısını hafifletmeyi unutur, bazen hatırlayarak hatalarımızdan uzaklaşır ve onları tekrarlamamaya çalışırız. Yaşadıklarını hatırlayan ve hatırlayan insan ve topluluklar güçlü hafızalara sahip olmak, daha iyi bir gelecek, daha iyi bir dünya inşa etmede son noktadır.Çok başarılı olurken sistemli bir şekilde hafıza oluşturamayanların, karşılaştıkları sıkıntılara hazırlıksız kaldıklarını ve aynı kusurları, acıları tekrar tekrar yaşamak zorunda kaldıklarını görüyoruz. Bu anlamda maalesef ibretlik bir ülkede yaşıyoruz.Yaşadıklarımızı çok çabuk unutuyoruz, ders alamıyoruz, nefsimize hakim olamıyor ve hatalarımızla yüzleşemiyoruz.Dolayısıyla bir kısır döngüye mahkumuz. Bu kısır döngüyü kırabilirsek, Cumhuriyet 100. yıl arifesinde bir karşı devrim tehlikesiyle karşı karşıya kalır mı?

Mustafa Kemal Atatürk’ün yaklaşık 100 yıl önce yaşadığı çevreyi ve dünyayı herkesten önce algıladığı, çıkarımlarda bulunarak büyüttüğü millet, hâlâ cehalete mi meylediyor? Muasır medeniyet gayesi ile kurduğu devletin kurumları çağ dışı zihniyetlere karşı savunmasız kalır mıydı? Çağı yakaladığını iddia eden bir halk, geçmişini arar ve geçmişe özlem duyar mı? 21. yüzyılda 6 yaşındaki çocukları evlendirmekten bahseder miydik? Ne yazık ki bunların hepsi yaşadığımız kısa sürede oldu.

Bugün Yarbay Ali Tatar’ı anmak için mezarında toplanmamızın belki de en önemli anlamı, tüm bu unutkanlık süreçlerine karşı durmaktır. ‘Merhum öldü, gerisi kaldı’, ‘geçmişte kalmayalım’, ‘geçmişle hesaplaşmayalım’, ‘yeni bir sayfa açalım’ gibi beylik sözlerle olayların üzerini örtmeye çalışırsak yarın yiğit ve korkaklar, hainler ve kahramanlar birbirine karışacak, tarih tersten sunulacaktır. Geleceğimizi daha sağlam temeller üzerine inşa etmek istiyorsak, geçmişle cesurca yüzleşmeli, deneyimlerimizi objektif normlarla değerlendirmeli ve kayıt altına almalıyız.

“FETÖ MİSAFİRİNİN MANİPÜLASYONLARINA KARŞIYIZ”

Bugün bile özellikle yurt dışında yaşayan FETÖcü çetenin manipülasyonlarıyla karşı karşıyayız. Güya devletin bütün olanaklarını ve gücünü rakiplerine karşı kullanmamışlar; sanki insanları ezmek ve yandaşlarını korumak için her türlü hile ve dolandırıcılığı yaparak insanları dolandırmamışlar gibi. Sanki hukuku ve adaleti ayaklar altına alıp insanların hayatını mahvetmiyorlarmış gibi bir suçluluk ve mağduriyet ortamı yaratabilirler. Tam tersi olarak kurdukları ve sergiledikleri oyunları kamuoyuna anlatmaya ve ikna etmeye çalışıyorlar. İşin ilginç yanı manipülasyonları eski ortakları olan siyasi iktidar üzerinden yapıyorlar.

İktidarın toplumun her kesimi üzerindeki baskısı, yolsuzlukları, hırsızlıkları, hukuk bilmezlikleri üzerine bir söylem geliştirerek kendilerine bir şemsiye oluşturuyorlar. Bu dolandırıcılara sözümüz şudur: Şikâyet ettiğiniz siyasi iktidarla kol kola olduğunuzu, Cumhuriyeti yıkmak için iş birliği yaptığınızı, ülkeyi bilimin ışığından karanlığa çekmeye çalıştığınızı unutmadık. Orta Çağ’ın ve onu yeniden bir koloni haline getirmek.

Aranızda paket kavgası çıkınca birbirinize karşı neler yapabileceğinizi de gördük. Bugün bize yaptıklarını size yapıyorlarsa bu saçmalıklara şaşırmayın. Eski partnerleriniz sizden gördüklerini veya öğrendiklerini biraz daha acımasızca uyguluyorlar. Dün birlikte yaptıklarınızdan sorumlu olduğunuz gibi bugün de yaptıklarınızdan sorumlusunuz. Çünkü bu millet; Görmediği ve düşünmediği ne kadar çok sahtekarlık, hile, hurda ve komplo gördü ve sizinle birlikte tanıdı. Bütün bunların din kisvesi ile örtüldüğüne, ayıp ve ahlaksızlık sayılan normalleştirici davranışlara tanık olmuştur. Şimdi zaman zaman üzerinizde denenenlerden şikayet etmeden önce kendi yaptıklarınızı düşünün. Bunlar üzerinden bir hesap yapıp hatanın nerede olduğunu görün ve sonra mızmızlanın. Sizin zulmünüze canı pahasına başkaldıran Yarbay Ali Tatar’ın mezarından haykırıyoruz. Burayı iyi hatırla. Kendinizi görebileceğiniz bir ayna var. İyi bak.

“KAZIMIZI MÜCADELEMİZİ AYIRT ETMEK İÇİN BAZILARIMIZA SAÇAKLIYORSUNUZ”

Yarbay Ali Tatar’ın anma gününde içimizdeki çürük elmalara bir sözümüz var. Kumpanyalar kurup canımızı alanlar, en başından beri haklılığımızın ve masumiyetimizin delillerini silmeye ve itibarsızlaştırmaya çalıştılar. Ellerinde devlet gücü ve kontrollerinde tuttukları büyük bir medya gücü ile geniş kitleleri saçmalıklarına inandırmaya çalıştılar. Bir ölçüde başarılı olduklarını da görüyoruz. Çünkü geçim derdi ve yaşam mücadelesi veren insanlar, sabah akşam yapılan dezenformasyon bombardımanına direnmekte zorlanıyor. Yaratılan illüzyonları gerçekmiş gibi algılayabilirler. Güçlüler, bu algıyı güçlendirmek için içimizden bazılarını işe almaktan çekinmiyor. Evet, güçlüsünüz, devletin bütün imkanlarını kullanarak sembollerimize saldırıyorsunuz, saldırın. Çabamızı itibarsızlaştırmak için aramızdaki birini çürütüyorsun, çürüt. Onları yoldan çıkarın ve bazı akıl almaz vaatler ve çıkarlarla işe alın. Hınzır Paşa sofralarında iştahla oturanlara alıştık. Orada aslan diye katledilenlere, bize saldıranlara, iftira atanlara. Yani şairin dediği gibi; ‘Bizden geçimini sağlayan hainler gelip bizi taşlayacak’.

Bu türbe çok şeye şahittir. Ayrıca söyleyecek daha çok şeyimiz var. Ne yapmalıyız? Ağacın baltaya dediği gibi; bizden kaynaklanıyor. Bu nedenle fikri dolaşıma sokanları tarihe, tarihin şaşmaz dengesine havale ediyoruz. Tarih zalimlere boyun eğmeyen, zalimlere sığınan Yarbay Ali Tatarları yazacaktır. Alın, mucizeyi görün. Kabul etmek gerekir ki, ülkemiz son 15-20 yılda birçok kayıp verdi. Hukuka ve dolayısıyla devlete inanç çok yıpranmıştı. Siyaseti, ekonomisi, eğitimi, toplumsal huzuru çok gerilere atıldı. Yanlış politikalarla ülkemiz koca bir mülteci kampına çevrildi. Gençlerimizin geleceğe dair umutları paramparça oldu. Biz muasır medeniyet için bir gaye seçerken, bu gayeden uzak kaldık. Ülkemiz çok zaman kaybetti. Hala nerede duracağını kestiremediğimiz kötü bir gidişatın içindeyiz. Umudumuz tabii ki devam ediyor. Biliyoruz ki bu gidişat bir yerden mutlaka geri dönecektir. Her şeye rağmen yeniden ayağa kalkmanın, vagonları tekrar raylara koymanın, tüm yaşadıklarımızı hafızamıza kaydetmenin bir yolunu bulmalıyız.

Öyle bir zaman dilimindeyiz ki ‘armutun sapı, üzümün çöpü’ diyemeyiz. Bu ülkenin tüm dürüst ve namuslu insanlarının öne çıkması ve süregelen bu yıkım ve yıkıma bir son vermesi gerekmektedir. Yarbay Ali Tatar bu dünyadan göçerken ‘Buraya gidersen yönetecek ordu, yaşanacak cumhuriyet, yaşanacak ülke bulamazsın’ demişti. O kavşaktayız. Tüm farklılıklarımızı bir kenara bırakma günü; Hesaplaşmalarımızı, tartışmalarımızı ertelemenin, başka bir vatanımız olmadığını idrak ederek omuz omuza birlikte çalışmanın günüdür.”

ATİLLA KEZEK: Yarbay ALİ TATAR KURUMUNUN SAHİBİ OLUP KONSOLİDE AVUKATLARIN ELİNE BIRAKILDI

Montrö Bildirisi nedeniyle ‘devletin güvenliğine ve anayasal düzene karşı suç işlemek üzere sözleşme yapmak’ suçundan yargılanan 103 emekli amiralden biri olan E. Sağlık Bakanlığı mensubu Koramiral Atilla Kezek, şunları söyledi:

“Cumhuriyet’in kurucu değerlerine bağlı, laik, demokratik ve sosyal hukuk devletini savunan, Atatürk ilke ve inkılaplarını özümsemiş, bu yolda çizgisini hiç değiştirmemiş, Atatürk ilkelerine bağlı kalmış dostlar olarak buradayız. okul bahçelerinde okuduğumuz yemin, askerde içtiğimiz yemin.

Yarbay Ali Tatar, yeminimize ihanet edip çizgisini değiştireni hemen burada istemezdi. Bugün buradayız, yarın bir sürü insanla birlikte adliye koridorlarının ortasındayız. Adaleti her yerde arıyoruz. Adalet arayan sadece biz miyiz? Doğal olarak hayır, ülkemizde adalet arayan çok kişi var.

“AVUKAT ALİ TATAR’I HUKUKTAN KAYBEDİYORUZ”

Siyasetçiden gazeteciye, emekliden memura, kız çocuğundan kadınına, sağlık çalışanından öğretmenine herkes adalet arıyor ama nereye giderse gitsin adaleti bulmakta zorlanıyoruz.

Değerli ağabeyimiz Yarbay Ali Tatar’ı 13 yıl önce kaybettik. Neden kaybettik? Kanunsuzluktan kaybettik, mülksüzleşmeden kaybettik. Kanunsuzluktan kaybettik, çünkü komplocu, işlemediği bir suçtan dolayı hakimler tarafından ikinci kez tutuklanmak istedi. Kendi kurumu tarafından, komplocu avukatların elinde sahipsiz bırakıldığı için, mülksüzleştirme nedeniyle kaybettik. Yarbay Ali Tatar, “Benim ölümüm muhtemelen diğerlerinin de gün yüzüne çıkması için bir ışık olur” diyerek bunu kabullenemedi ve canından çok sevdiği ailesini ve dostlarını geride bırakarak yaşamına son verdi.

“SİYASAL KURUM DİNİ VE HUKUKU SİYASİ ARAÇ OLARAK KULLANIR”

Gelecek nesiller, ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği muasır medeniyet hedefine doğru yürümeye devam edecektir. Yarbay Ali Tatar; Asker arkadaşları tarafından sevilen disiplinli, çalışkan, vatansever bir askerdi. Onun gibi askerler için en ölümcül silah olan iftirayı kullandılar ve bunu da kanun yoluyla yaptılar. Demokrasi sorunu olan toplumlarda siyaset kurumu maalesef dini ve hukuku siyaset malzemesi olarak kullanmaktadır. Sonuç olarak, inanan insanları muhtemelen kandırabilirsiniz ama bundan daha kötüsü de var, hukuku siyasi bir araç olarak kullananlar. Bunu yapanlar toplumun vicdanını kandıramazlar. Çünkü adalet toplumun vicdanıdır.

NİLÜFER TATAR: GÖZÜMÜZE BAKACAKLAR HESAP VERECEKLER

Ali Tatar’ın eşi Nilüfer Tatar da şunları söyledi:

“13 yıl oldu, hepimiz yine buradayız. Ali gideli 13 yıl oldu. Giderken bize bıraktığı vasiyetler vardı. Birkaç tanesini anlatayım. ‘Belki ölümüm bir ışık olur. bu durumlarda olanlar için boşuna ölmezdim.’ Bizler sizler gibi şerefli bir Türk subayının yakınları olarak gururunuzla dimdik ayaktayız.Size ve arkadaşlarınıza bu hukuksuzluğu işleyen Gülen’in yozlaşmış savcıları, polisleri ve hakimleri birer birer hesap vermeye başladılar. ömürleri boyunca haksızlıklarıyla, omurgasızlıklarıyla ileri gidecekler, burunlarından fitil çıkacak, gözümüzün içine bakıp hesap verecekler.”

HÜRRİYET TATAR: BU ÜLKEDE ANNELER HALA ÇOCUKLARINI GÖNDERİYOR

Yarbay Tatar’ın ablası Hürriyet Tatar da ağabeyinin ölüm yıldönümünde şunları söyledi:

“Bu ülkede hala anneler evladının kefenini sarıyor. Benim annemin de başına bunu siyasetçiler getirdi. Bu ülkenin kaderi bu olmamalı, çocuklar analarının kefenini sarın diye düşündüm. Çünkü annem 10 yılını harcadı. Ali’nin adıyla Allah’a yürüdük.Reva görülmemiş olabilir ama bence değişen bir şey yok.Yargıtay kapısında bekletildik,kovulduk.Sanki haksızmışız gibi muamele gördük.Benim adalete güven gitti.Ali’nin yokluğu bize vurdu,kıyamet oldu,bize bunu yaşattılar.Ali bu ülkenin Ali’ye borcu var,veba siyasetçilerin boyunlarında.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu